
Siyahın elli tonu hd izleme seçeneği ile sinemaya geldi. --Senin amaçlı kolay. Sen; dün derse kalkmıştın. Ben
çoktandır kalkmadım. Korkarım sıra siyahın elli tonu izle bendedir.
--Dkinci bölüm, onuncu satırdan yirmi üçüncü satıra
kadar çalışılmayacak, işaretlemiş miydin?
--Yoo!
--Sakın o bölümü de bellemeye kalkma. Şimdi sana
uğrayayım da çalışılmayacak yeri göstereyim istersen?
--Dyi olur!
Böylelikle, okul tekrar yerleşiyordu kafalarına. Oysa,
ne de çabuk unutmuşlardı. Nemeçek ölmüş olsa bile, öğretmen
Racz yaşıyordu. Her şeyden öncelikle kendileri de yaşıyordu.
Yürümeyi sürdürüp, akşam karanlığında gözden kayboldular.
Boka, ne amaçla sonra yapayalnız kalmıştı işte. Ne
var ki, kalede daha çok kalmadı. Geç olmuştu. Kiliseden
akşamın hafif zil sesleri geliyordu.
Burçtan aşağıya inen Boka, kulübenin önünde durdu.
Pal Sokağına bakan kapıdan içeri girip, kulübesine dönen
Yano'yu gördü. Yakınında Hektor vardı. Bir yandan yerleri
kokluyor, bir yandan da kuyruğunu sallayarak ilerliyordu.
Boka, iyice yaklaşsınlar diye bekledi.
--Küçükbey, eve gitmek yok mu bugün? diye sordu
bekçi Yano.
--Gidiyorum ya işte!
Bekçi Yano sırıttı.
--Evde var güzel, ateş gibi yemek.
--Güzel, ateş gibi yemek, diye yineledi Boka bir robot
benzeri.
Ve ansızın Rakoşi Sokağındaki siyahın elli tonu izle terziyle karısını hatırladı.
Belki, şu sırada onlar da akşam yemeğine oturmuşlardı
mutfakta. Odada, mumlar yanıyordu herhalde. Bay Çetneki'nin
iki düğmeli, güzelim kahverengi takımı da orada olsa gerekti.
Kulübeden içeri rastgele bir göz attı. Tahta duvara garip
şeyler dayalıydı. Yuvarlak, kırmızı, beyaz teneke levhalar!
Hani tren bekçilerinin ellerinde görülen gereçler vardır,
işte onları andıran birşeyler. Bir de üç ayaklı bir sehpa
vardı. Tepesinde de sarı pirinçten bir boru... Sonra, beyaza
boyanmış kazıklar...
--Bunlar da neymiş? diye sordu.
Yano, içeriye baktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder